14 Ağustos 2011 Pazar

Misı nam-ı diğer Mısır

Bugün akşam annemi iftara çağırdık. Sinan ın annesi de gelecek.
O yüzden iftar vaktine denk getirmeden, dışarı çıkıp, vakitlice Duru yu parka götürelim dedik.
O uyuyunca evi temizlemeye koyulduk. Yine evin şeklini değiştirdik. Duru Hanım televizyona
yapışık durduğu için televizyon sehpasını yine kaldırma kararı aldık. Salon iyice iğrenç bir
hal aldı.
Duru uyanınca yemek yedirdik. Giydirirken zorlanınca ,''atta gidiyoruz'', deyince sakinleşti.
'Aakka''aakka' demeye başladı. 'evet annecim, ayakkabılarımızı da giyeceğiz.' dedim.
Giyinir giyinmez fırladı ve 'aakka' aramaya koyuldu.
Dışarı çıkmaya bayılıyor. Kaydırağın merdivenlerine tek başına çıktı bugün. Tepesine gelince
oturup da kayması gerekirken, ayakta kendini aşağıya bırakıyor. Tabii ben tutmuyor olsam,
tepe üstü yuvarlanacak. Ama o çok mutlu oluyor tabii bundan.
Eve dönerken, arabaya bindirmekte zorlandık. Nasıl ağlıyor? Kapıyı tutup,''aç,aç'' diye bağırıyor.
Geçen hafta sonu babaannesine gitmiştik. Serap ablalar da geldi. Mert ve Demet le
koşuşturmak çok hoşuna gitmiş olmalı ki her attaya gidiyoruz deyişimde 'Met ,met diye Mert 
sayıklıyor.
Akşam anneanne, babaanne le yemeğimizi yedik. Duru cuk mutfakta ocağın üstündeki düdüklü 
tencereyi görüp,'misı,misı' diye mısır sayıklamaya başladı. O tencerede pişirdiğimi görmüş.
Ve o tencerenin içinde mısır var zannediyor. Bir iki kez tekrarladı bunu, ben de her seferinde
tencereyi açıp, içinin boş olduğunu gösterdim ama o yine tekrarladı. Dayanamadım ,
buzluktaki tanelenmiş halde koyduğum poşetlerden birin açıp, tabağa doldurup, ısıttım.
Önüne koydum, tabaktan çerez yer gibi alıp, yedi ve televizyon seyretti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder