12 Mart 2018 Pazartesi

Bir Çocukluk Anım 9/52

 Şu an itibariyle 11.haftadayız ve ben her zamanki gibi her hafta bir yazı yazmayı yine beceremedim. Kaç kere niyetlendim ama hep erteledim. Şimdi bir oturuşta 9. , 10 ve 11. haftanın yazılarını bir avazda yazacağım.
 9. haftanın konusu bir çocukluk anımızdı. Aslında galiba ne yazayım diye düşünürken oyalanıp, bıraktım işin peşini ben.
 Genel bir özet geçebilirim çocukluğumla ilgili. O yüzden bir kaç anıdan oluşan bir potpori sunayım size.
 * Öncelikle ben başkalarının yaptığı saçmalıklardan bile utanabilen bir kişiliğim. İlk okulum Kemal Atatürk İlkokulu idi.  İzmir Agora antik kentine yürüyüş mesafesinde, hatta biz bile sınıfça birbirimizin omzuna ellerimizi uzatıp, sıra olarak buraya geziye gitmiştik. Bu antik kentin yakınında olması dolayısıyla çok sayıda turist gelip geçerdi bu okulun çevresinden . Okul yokuşta olduğundan ,yokuştan çıkarken bahçesi çukurda kalırdı ve biz teneffüsteyken bahçe demirlerinden turistler bahçeye doğru bakarlardı bazen. Bazı çocuklar da çocukça bir sevinçle ''hellooo '' diye bildikleri tek İngilizce kelime ile selam verirlerdi onlara. O an yaşadığım utancı anlatmama imkan yok. O yüzlerce çocuğun olduğu bahçede sanki bir anlığına yer yarılır ve ben içine girerdim. Saçma biliyorum ama bu özelliğim yıllarca evrile evrile benimle yaşamaya devam etti. Bu saçmalıksa bile -ki belki sadece bir çocuk sevincidir ,ben yapmıyorum ki o saçmalığı. Ne diye utanıyorum belli değil.
* Bir başka anım daha ilkokula başlamadan önceye dayanıyor. Bir turuncu taburem vardı. Bazen onu sokağa çıkarıp, oynuyordum. O gün oynadıktan sonra eve sokmamış, kapımızın önünde bırakmıştım.
O zamanlar apartman olarak adlandırmadığım apartmanın içine koymuştum ama. Sonra kapımız çaldı. Kapıyı açında tanımadığım bir teyze, bir eliyle yine tanımadığım bir çocuğun kulağından tutmuş -tutmak ne kelime çekmiş hatta o kadar çekmiş ki çocuk o tarafa doğru uzuyor gibi görünüyordu, diğer eliyle de benim turuncu taburemi tutmuş getirmişti. Oğluna bir güzel ders vermişti, kimsenin bir şeyini almaması konusunda.
* Bir de ben çocukken anneannemlere yakın otururduk. Hafta sonları çok erken kalkar ,annemler uyurken sessizce evden çıkar onlara giderdim. Kalabalıkta kahvaltı yapmayı çok severdim. Onlarla kahvaltı yapar, uyuyan dayımı kandırıp, ondan para tırtıklar ve sonra da bakkaldan bulmaca eki olan en az 6-7 tane gazete alırdım. Aysel Teyzem ile o bulmacaları  yapar yada yaptığımı zanneder öğlene doğru da Selma Teyzem eşliğinde eve giderdim. Annem kızmasın diye her seferinde teyzem götürürdü beni eve.
 İşte çocukluk anılarımdan bir kaç küçük örnek.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder