13 Kasım 2017 Pazartesi

Mindfull or Mindful ?


Cumartasi günü Duru'nun okulunda bir seminere katıldım. Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı'nda doçent doktor olan Bilge Uzun un konuşmacı olduğu Minfulness semineri .
Aslına yapmamız gerektiğini bildiğimiz ve zaman zaman uyguladığımız bir yöntem ''mindfulness'' .
Ben de dinlediklerimi, aldığım notları birleştirip, ara ara okumak üzere bir özet çıkardım.

Mindfull or Mindful ?

 

İnsanlar genellikle bir şey yaparken başka şeyler düşünürler.

Mesela tepede güneşin parladığı çiçeklerin açtığı bir parkta bir çocuğun elini tutmuş yürüyorken,

çocuk tepedeki güneşi ve parktaki çiçekleri görerek yürürken,

biz akşamki davete giderken ne giyeceğimizi, ertesi gün gelecek misafirlere ne ikram edeceğimizi,

ev kirasını, okul taksidini vs vs binlerce şeyi düşünürüz.

Oysa bir çocuk gibi sade düşünmemiz gerekir.

Mindfull değil, mindful olmanın 3 eşdeğer adımı vardır.

  1. Anda kalmak (O an her ne yapıyorsan ona odaklanmak . Eğer dikkatinin dağıldığını düşünüyorsan , çapalama tekniği ile kendini o odağa geri getirmen gibi ) ***çapalama tekniğini henüz çok iyi bilmiyorum.
  2. Farkında olmak (Etrafındakileri farketmek. Bu bir çiçek, havanın ısısı , bir tabela , yoldaki evin rengi,şekli vs olabilir. Dalgın olmamak ,uyanık ve dikkatli olmak olarak da düşünülebilir)
  3. Yargısız olmak (Herkesi ve bu herkesin her tepkisini yargısızca kabul etme halidir.) (Ki benim en çok yapamadığım bu. Kendimi bu konuda nasıl eğiteceğim bir türlü bilemiyorum. Mesela biz olaylara pozitif pozitif bakmaya çalışırken , bunun kuralları olduğunu , nlp semineriden sonra o kadar eğitim almışken kimsenin bunu yapamadığını , çünkü her akşam mesai kaldıklarını vs vs anlatınca ben olaya yargısız bakamıyorum. Benim zar zor elde ettiğim pozitif duygularım baltalanınca sakin kalmam mümkün olmuyor. İnşallah ölmeden öğrenebilirim bunu)

 

Bu bilinç bütün çocuklarda var . O yüzden çocuklar  kin tutmaz, her şeye rağmen kaldıkları yerden devam eder.

6-7 yaşından sonra çocuklarda yargılar oluşmaya başlar.

Hırslanırlar, arkadaşları ile yarışmaya başlarlar. Bir sebepten kızar ve unutmayıp, kin tutarlar.

 

Bu egzersizlerle halk arasında soğancık denen beynin Amigdala bölümünü kontrol altına alırız.

Amigdala aslında ilkel beyindir. ‘’ Kaç yada savaş’’ komutunu verir.

Tehlike anında mantıklı tepkiler vermeyip, hayatta kalmak için ya kaçmayı yada saldırmayı emreder vücuda.

Bu bölüm travmaların olumsuz etkilerini de kaydeder ve gelecekte benzeri bir olayla karşılaşıldığında ne tepki vereceğini belirler. (çocuklukta yaşanan istismar olaylarının yada büyük kayıpların etkilerinin yetişkinlikte açığa çıkması da Amigdala yüzündendir.)

 

1950 lerde bu teori üzerinde ilk çalışan yazar John Kabat-Zinn kitabında Mevlana nın bir sözüne yer vermiştir.

Bu sözü hayatımızda bir felsefe gibi görürsek, uygulamayı daha kolay başarabiliriz.

‘’Bedenimiz ev sahibi , duygularımız misafir’’

Yaşadığımız duygular ne kadar yoğun olursa olsun, misafirdir ve gidecektir. Önemli olan bizim o duyguyu gideceğini bilerek , misafirperverlikle kabul etmemiz ve bize hissettirmek istediklerine izin vermemizdir.

Bunu hissederek yaşarsak , olaylar karşısında daha sakin kalabiliriz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder