29 Aralık 2017 Cuma

Arda Okumayı Öğreniyor

Arda hasta olduğu için ortalıkta yani mutfak masasının üzerinde çok sayıda ilaç duruyordu. Bunlardan biri hasta çocukların vazgeçilmez ilacı Peditus. Duru Peditus içmekten nefret ederdi ama Arda için çok sorun yaratmıyor sanırım tadı.
Masanın üstünde prospektüsü bulmuş ,okuyor!
''Anne bak burda ne yazıyor .'' dedi.
''Hasta olmak yok, iyileşmek var. Hemen ilacınızı içiniz. '' yazıyormuş .
Okumaya prospektüs ile başlaması hayra alamet olsun inşallah.





22 Kasım 2017 Çarşamba

Arda Neler Yumurtluyor ?

Arda her geçen gün daha bir 3 yaş sendromlu çocuk oluyor. Terrible two vardı  bir de horrible four vardı. Bizimki ikisinden de birer 'kuple  almış bizi çıldırtıyor. Her müdahalemizde '' yapıcam işte banane'' ,''vurucam işte banane'' , ''giymiycem işte banane'' ve bu tür cevaplar veriyor.


 Arada komik şeyler de yapmıyor değil tabii.


***Geçen hafta ablasından öğrenmiş olmalı ki bana '' majesteleri'' demek istedi ama ''pajesteleri'' dedi.
Çok güldük buna. Sinan '' paçozlar kraliçesi demek istedi sana herhalde'' dedi hatta. Hakikaten öyle demiş gibi oldu ama .


***Akşamları Arda yı yatırıp, kitap okuyorum . Şu aralar favori kitabımız ''Dinazor Öyküleri'' .Bu kitabın içinde 5 ayrı öykü var ama biz genellikle 2 tanesini okuyoruz. Bazen arka arkaya ker ikisini de okumamı istiyor. Eğer okuyacak gücüm yoksa  (ki bugünlerde pek olduğunu söyleyemem.Mevsimsel de olabilir, mevsimden bağımsız olarak ruhsal da olabilir yine pek bir çekilmez oldum kendime. Sadece uyumak istiyorum. Hiç bir şey yapmak istemiyorum hele işe gitmeyi hiç istemiyorum.) birinci kitabın sonunda ''bittiiii şimdi uyuyoruz'' diyorum.
Arda da genellikle '' bana bir masal anlatsana'' diyor. Şöyle uzuuuun bir genel bilgi verdikten sonra asıl anlatmak istediğim konuya gelebiliriz.
2 akşamdır bu aşamaya geldiğimiz de '' bana bir masal anlatsana ama ağzınla anlat'' diyor.
Bu beni çok güldürüyor. ''Başka neremle anlatabilirim ki oğlum?'' diyorum ama bunu anlamıyor tabii '' ağzınla anlat'' diye cevap veriyor. Ona ağzımla masal anlatıp, uyuyorum sanırım bu arada O da uyuyor.

13 Kasım 2017 Pazartesi

Mindfull or Mindful ?


Cumartasi günü Duru'nun okulunda bir seminere katıldım. Bahçeşehir Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Anabilim Dalı'nda doçent doktor olan Bilge Uzun un konuşmacı olduğu Minfulness semineri .
Aslına yapmamız gerektiğini bildiğimiz ve zaman zaman uyguladığımız bir yöntem ''mindfulness'' .
Ben de dinlediklerimi, aldığım notları birleştirip, ara ara okumak üzere bir özet çıkardım.

Mindfull or Mindful ?

 

İnsanlar genellikle bir şey yaparken başka şeyler düşünürler.

Mesela tepede güneşin parladığı çiçeklerin açtığı bir parkta bir çocuğun elini tutmuş yürüyorken,

çocuk tepedeki güneşi ve parktaki çiçekleri görerek yürürken,

biz akşamki davete giderken ne giyeceğimizi, ertesi gün gelecek misafirlere ne ikram edeceğimizi,

ev kirasını, okul taksidini vs vs binlerce şeyi düşünürüz.

Oysa bir çocuk gibi sade düşünmemiz gerekir.

Mindfull değil, mindful olmanın 3 eşdeğer adımı vardır.

  1. Anda kalmak (O an her ne yapıyorsan ona odaklanmak . Eğer dikkatinin dağıldığını düşünüyorsan , çapalama tekniği ile kendini o odağa geri getirmen gibi ) ***çapalama tekniğini henüz çok iyi bilmiyorum.
  2. Farkında olmak (Etrafındakileri farketmek. Bu bir çiçek, havanın ısısı , bir tabela , yoldaki evin rengi,şekli vs olabilir. Dalgın olmamak ,uyanık ve dikkatli olmak olarak da düşünülebilir)
  3. Yargısız olmak (Herkesi ve bu herkesin her tepkisini yargısızca kabul etme halidir.) (Ki benim en çok yapamadığım bu. Kendimi bu konuda nasıl eğiteceğim bir türlü bilemiyorum. Mesela biz olaylara pozitif pozitif bakmaya çalışırken , bunun kuralları olduğunu , nlp semineriden sonra o kadar eğitim almışken kimsenin bunu yapamadığını , çünkü her akşam mesai kaldıklarını vs vs anlatınca ben olaya yargısız bakamıyorum. Benim zar zor elde ettiğim pozitif duygularım baltalanınca sakin kalmam mümkün olmuyor. İnşallah ölmeden öğrenebilirim bunu)

 

Bu bilinç bütün çocuklarda var . O yüzden çocuklar  kin tutmaz, her şeye rağmen kaldıkları yerden devam eder.

6-7 yaşından sonra çocuklarda yargılar oluşmaya başlar.

Hırslanırlar, arkadaşları ile yarışmaya başlarlar. Bir sebepten kızar ve unutmayıp, kin tutarlar.

 

Bu egzersizlerle halk arasında soğancık denen beynin Amigdala bölümünü kontrol altına alırız.

Amigdala aslında ilkel beyindir. ‘’ Kaç yada savaş’’ komutunu verir.

Tehlike anında mantıklı tepkiler vermeyip, hayatta kalmak için ya kaçmayı yada saldırmayı emreder vücuda.

Bu bölüm travmaların olumsuz etkilerini de kaydeder ve gelecekte benzeri bir olayla karşılaşıldığında ne tepki vereceğini belirler. (çocuklukta yaşanan istismar olaylarının yada büyük kayıpların etkilerinin yetişkinlikte açığa çıkması da Amigdala yüzündendir.)

 

1950 lerde bu teori üzerinde ilk çalışan yazar John Kabat-Zinn kitabında Mevlana nın bir sözüne yer vermiştir.

Bu sözü hayatımızda bir felsefe gibi görürsek, uygulamayı daha kolay başarabiliriz.

‘’Bedenimiz ev sahibi , duygularımız misafir’’

Yaşadığımız duygular ne kadar yoğun olursa olsun, misafirdir ve gidecektir. Önemli olan bizim o duyguyu gideceğini bilerek , misafirperverlikle kabul etmemiz ve bize hissettirmek istediklerine izin vermemizdir.

Bunu hissederek yaşarsak , olaylar karşısında daha sakin kalabiliriz.

 

10 Kasım 2017 Cuma

Duru'dan Son Haberler

 Duru her gün yeni bir eser hazırlıyor. Bu eserler bir gün yeni bir kitap (bunlar aslında küçük öyküler ama Duru onları kendi hazırlayıp, bantladığı ve kitap formatı verdiği kağıtlara yazıyor.) bir diğer gün karikatür formatında çizilmiş resimler ve onların yanındaki konuşma baloncukları şeklinde gösteriyor kendini.
 Bu eserler onun için çok olağan şeyler olduğu için evin muhtelif yerlerine bırakılabiliyor. Salondaki yemek masasının üstünden , odasındaki çalışma masasının üzerindeki yığının arasından ve buna benzer herkesin (burada Arda'yı kastediyorum) kolaylıkla ulaşabileceği yerlerden onun atmaya kıyamadığım her türlü notunu topluyorum. Genellikle fotoğraflıyorum ve şimdilik bir dosyada bir çekmece içinde biriktiriyorum. Aslında artık ilk gördüğüm zamanlardaki kadar şaşırtmıyor beni bu yazdıkları çizdikleri ama her geçen gün kendini geliştirdiğini görüyorum bunlara baktıkça. Bir gün bir kitap yazabileceğini düşünüyorum genellikle.
 Salı günü okuldan aradılar. Yerimde değildim, duymadım telefonun çaldığını. Sonra telaşla okulu aradım. Defalarca telefon çalınca önemli bir sebebi olmalı aramalarının diye düşündüm. Öğretmeni Tülin Hn '' bu kez teşekkür etmek için aradım ben'' dedi. Duru'nun çok dolu ve donanımlı bir çocuk olduğunu, bu konudaki desteğimiz için bize teşekkür ettiğini söyledi. Duru'yu çok farklı eğitim materyali ve kitap ile desteklediğimizi onun da bunu okulda arkadaşları ile paylaştığını ve böylece arkadaşlarını da yönlendirdiğini iletti. Çok mutlu oldum, çok gurur duydum. Duru'nun çok iyi bir yerlere geleceğini düşündüğünü söyledi.
 Duru'nun çok özel bir çocuk olduğunu hep biliyorduk bunu bize her yazısı her resmi her fikri ile belli ediyor her zaman. Her veli toplantısında her öğretmeninden benzer geri dönüşler alıyorduk ama bunu öğretmeninden bir telefon alarak duymak da ayrı bir duygu.
 Sana çok ama çok teşekkür ederim kızım. Farkında olmadan ruhumun eksiklerini doldurduğun için çok ama çok teşekkür ederim. Umarım bu farkındalığın senin için pozitif bir fark olarak sana mutluluk getirir.

6 Ekim 2017 Cuma

Arda 'dan İnciler

 Arda ve annem bütün gün evde yalnızlar. Arda'nın dört gözle beklediği en büyük eğlencesi de akşam üzeri ablasını servisten almak üzere aşağıya inmek.
 Annem aklına geldikçe Arda'nın söylediği ve onu şaşırtan cümlelerini not ediyor.
  •  Bulmaca Kulesi programını izlerken çizgi filmden duyarak ''Anneanne manyetik ne demek?'' diye sormuş Arda. Annem de ''Bilmiyorum.'' diye cevap vermiş. Oysa çekim gücüdür ,kutuplardır vs vs diye açıklasaydı anlardı benim çocuğum. Anlamasa bile bir kulak dolgunluğu olurdu .
  •  Arda yine ablasına kızmış olacak ki -yada belki annem kızdı Duru'ya ,burası biraz muamma- ''Anneanne sen ablayı boşver ,biz en iyisi kahvaltımızı yapalım'' demiş.
Arda anneannesini sürekli kendi saflarına çekmeye çalışıyor. Annem de Arda'nın küçük olmasını bahane ederek Duru'ya müdahale ediyor ''Sen büyüksün, sen ablasın.'' diye. Duru da bu sebeplerden dolayı anneannesini ciddi şekilde kıskanıyor. Aralarındaki o büyük bağa Arda'nın da dahil olması ve hatta o bağın Arda tarafından koparılıyor olması Duru'yu tam olarak delirtiyor.

5 Eylül 2017 Salı

Duru ile ergenliğe adım adım

 Duru her geçen gün hal ve hareketleriyle büyüdüğünü bize gösteriyor.
 Bir gün aynanın karşısında saçlarını şekilden şekle sokarak tarıyor. Mesela bir kalemle saçının önünden sarkan bir tutamı sarıyor ve bukle yapıyor.
 Bir başka gün eline cep telefonumu alıp, kulağına kulaklıklarını takıp, sallana sallana müzik dinliyor.
 Öyle tuhaf bir duygu ki bu. Bir yandan gülümsetiyor beni bir yandan gurur duyuyorum onun bu halleriyle. Bir yandan birkaç dakika sonra yaptığı bir saçmalık için çok kızıyorum ona. Tepkilerime hakim olamayıp, bağırıyorum. Kırıyorum onu. Onu kırdığım zaman agresifleşiyorum. Agresifleşince herkesi daha fazla kırıyorum. Hem neden böyle oldu şimdi, biz niye tatlı tatlı geçinemiyoruz ki diye kendime kızıyorum hem de bu kızgınlığın hıncını yine tüm ev halkından çıkarıp geriyor ve geriliyorum.
 Bu hisler içinde anlıyorum ki ergenlik hiç bitmeyen bir yolculuk galiba. Hadi Duru yeni yeni ergen tavırlar takınıyor o yüzden arada dengesizlikler yaşaması normal.

Arda Büyüyünce Baba Olacakmış

Arda büyüyünce baba olacağını söyledi geçen sabah durup dururken.
Çok şaşırdım ,daha önce duymamıştım hiç böyle bir şey söylediğini. Anneme söylemiş ama daha önce. Sabah uyanmış ancak henüz yataktan kalkmadan keyif yapıyorken ,bizim diyaloğumuz şöyle gelişti.
Arda: Anne ben büyüyünce baba olacağım.
Ben: Yaaa. Baba olunca ne yapacaksın ?
Arda: Arabaya bincem, öbür koltuğa oturcam.
 Çocuk araba kullanmak istiyor resmen. Bu erkeklerde doğuştan gelen bir istek, doğuştan gelen bir yetenek kesinlikle. Biraz ayaklanıp, kendi başına oyuncaklarla oynamaya başlayınca neden daha hiç arabaları yokken ellerine aldıkları her nesneyi araba gibi sürüyorlar yerde ? İşte bu yüzden. Genlerinde var olan sürücü yetenekleri sayesinde. Biz de bu hareketlerini gördükten sonra araba almaya başladık Arda ya. Minicik bir arabayla uzuuun dakikalar oynayabiliyordu. Koltukların kenarında arabalarını dizip, sürüyordu. Hatta o koltukların kenarlarına kollarımızı dayadıysak, zorla çekip, boşaltıyordu koltuğun kenarlarını.
 Şimdilerde biraz daha hoplamalı zıplamalı, dans etmeli oyunlar oynuyor. Arabalara daha doğrusu oyuncaklara ilgisi azaldı. Ama tabii bunda yaz tatilinde olan ablasının evde olması ve onunla kudurmanın arabalarla oynamaktan daha keyifli olması büyük rol oynuyor olmalı.



Duru Hayatın Anlamını Çözüyor

 Duru da Arda da çok başka düşünüyorlar. Genel olarak çocukların aklı bir başka çalışıyor aslında. Biz onlara bir şeyler söylerken onların aklından neler geçebileceğini anlıyoruz böylece.
 Pazar günü kanallar arasında gezerken bir magazin programında bu yıl içinde evlenen ünlü çiftlerin birbirlerine nasıl evet dediklerini izledik. Duru hemen düşünmeye başladı anlaşılan ki soruyu yapıştırdı yine.
Duru: Anneee ben evlenirken ''evet'' mi demeliyim  yoksa ''sonsuza kadar evet'' mi demeliyim ?
Ben: Bilmem. Bence sadece evet demen yeterli.
Duru: Bence de ben sadece evet diyeyim. Sonsuza kadar evet dersem boşanamam sonra !!!
  İşte bu dedim içimden . Kimseye sonsuza dek bağlı olmak zorunda olmadığını bu yaşta anlaması
ne güzel ve böyle düşünebildiği bir ailede yetiştiği için ne şanslı.
  Umarım hep böyle özgüvenli devam edebilirsin hayatına canım kızım.
  Başlıkta da dediğim gibi Duru hayatın anlamını çözüyor her geçen gün. Ama bizim hiç bakmadığımız açılardan ve hep başka şekillerde. O çözdükçe ve bize kendi ipuçlarını verdikçe de aydınlanıyoruz .Kalıplarımızdan kurtulup , onun baktığı yerden bakınca gülümsüyoruz ,biz bunu hiç düşünememiştik diye.

24 Ağustos 2017 Perşembe

Arda Neler Yapıyor ?


 Arda hakkında pek bir şey yazmıyorum. Bunda Bahar Hn ile her pazartesi yaptığım haftalık haberleşme maillerimi artık yazmıyor oluşum çok büyük rol oynuyor. O mailleri yazınca bir önceki hafta hakkında da özet çıkarmış ve taslak hazırlamış oluyordum.
 Genel olarak baktığımızda Arda şu an çok çok ama çok inatçı bir kişiliğe sahip. Bu durum şu çocukların yaş yaş değişen sendromlarına bağlıdır sanıyorum ve geçecektir. Ama yine de elimin ,kolumun bu kadar bağlı olması hoşuma gitmiyor. Diyaloglarımız hep şu şekilde gelişiyor.
 Ş: Arda hadi bici yapalım annecim, temiz çocuk ol.
 A: Hayır! Ben pis çocuk olmak istiyorum. (Ağlaya ağlaya girdiği banyoda bir güzel eğlendikten sonra, çıktığında sanki eğlenen o değilmiş gibi ) Ama ben pis çocuk olmak istiyorum.
***
 Ş: Arda hadi yemek yiyelim de karnımızı doyuralım.
 A: Hayır! Ben aç kalmak istiyorum.
***
 Ş: Arda !! Neden fırlattın o oyuncağı? Ya televizyona gelseydi .Bu yaptığın çok tehlikeli annecim. Neden yaptın?
 A: Çünkü yapmak istedim.


 Sürekli bir ''çünkü yapmak istedim'' , ''ağlamak istiyovum ama'' , '' fırlatmak istiyovum ama'' gibi amalı , çünkülü biz itiraz cümlesi eşlik ediyor Arda ya. Sırf muhalefet şu aralar.


 ''R'' leri söyleyemiyor. Aslında her zaman değil, yada her kelimede değil ama genel olarak R harflerini yuvarladığını veya V olarak söylediğini farkediyorum. Bu şu an için çok hoşuma gidiyor.
Daha önce de yazmıştım Duru ile ilgili yazılarımda. Duru nun bazı kelimeli yanlış söylediğini ama benim bunlardan çok hoşlandığım için düzeltmediğimi.
Mesela bunların bir tanesi ''mavi'' yerine ''vavi '' demesiydi. İyi ki düzeltmeye çalışmamışım .Şimdi kendisi düzeltti.
Düzeltmediği ve benim gülümsememe neden olan tek bir şey kaldı .''Fışratmak'' . Bu kelime ,sıçratmak ile fışkırtmak karışımı bir kelime . Cümle içinde kullanırsak; '' Bana su fışrattı'' diyor mesela. Çok hoşuma gidiyor.
 Hep böyle not edeyim diyorum. Söyledikleri an beni gülümseten, şaşırtan kelimelerini ,cümlelerini ve her seferinde unutuyorum. Oysa küçücük bir kağıda bile not edip, bir kenara koysam sonra toparlar not ederim. Tembellik işte...
 Son günlerde Arda nın da Duru nun da böyle bombaları çok . Biraz hafızamı zorlarsam , biraz da annemden ,Sinan dan ve Meltem den yardım alırsam yakın zamanda yeni bir yazıyı sırf bunlara ayıracağım.
 Yakında görüşmek üzere...